İsa Mesih Gerçekten Yaşamış Mıdır?

Tarihsel Belgeler

Tarihsel Belgeler – İsa Mesih gerçekten yaşamış mıdır? Hristiyanlık dışı tarihsel belgeleri araştırdığımızda İsa Mesih ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşabilir miyiz?

İsa Mesih gibi tarihi böylesine etkilemiş bir kişinin hayatıyla ilgili pek çok kaynak vardır, bunlar araştırmacılar tarafından tarafsız bir şekilde incelendiğinde anlamlıdır.

A. Seküler Kaynaklar

1. Cornelius Tacitus:

M.S. 55-120 yılları arasında yaşamış Romalı bir tarihçidir. Kendisine antik Roma döneminin ‘en büyük tarihçisi’ lâkabı verilmiştir.

Nero’nun hükümdarlık dönemi hakkında yazan Tacitus, İsa Mesih’in ölümünden ve Roma’daki Hristiyanların varlığından bahsetmektedir:

Bütün esenlik insandan gelmediği gibi, bütün ödülleri de prens sunamaz, aynı şekilde, Roma yangını ya da büyük yangının emrini verdiğine inanılan Nero’yu rahatlatmak amacı ile tanrılara takdim edilen bütün sunular da kötü şöhretinden onu kurtaramaz. Buna karşılık bu söylentileri bastırmak isteyen Nero, suçlamaları zorla kabul ettirmek için en usta işkencelerini, halk tarafından Hristiyanlar olarak isimlendirilen ve iğrençlikleri yüzünden herkes tarafından nefret edilen bu sınıf üzerinde hızlandırdı.

Bu ismin kaynağı, Tiberyus’un yönetimi esnasında, bizim vekillerimizden olan Pontius Pilatus’un ellerinde en büyük cezayı çekmiş olan Christus isimli şahıstır. O an için engellenmiş bile olsa, uğursuz bir söylenti yüzünden sadece, her türlü kötülüğün ilk kaynağı olan Yahuda’da değil, aynı zamanda bütün dünyanın her tarafındaki gizli ve utanç verici şeylerin merkezini bulduğu ve popüler olduğu Roma’da da yayılmaya başlamıştır. (Annals XV, 44)

2.Samos’lu Lusyan:

II. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış bir hiciv ustası olan Lusyan’ın şunları yazmıştır:
Hristiyanlar, bu güne kadar bir insana tapınmaktadırlar. Bu seçkin ve önemli kişi, alışılmamış törelerini tanıttıktan sonra, bunun bedeli olarak çarmıha gerilmiştir… Gördüğünüz gibi, yanlış yönlendirilmiş olan bu yaratıklar sözlerine ilk olarak ölümsüz olduklarıyla başlarlar ve bu da onların arasında çok yaygın olan ölümü küçümsemeyi ve gönüllü olarak kendilerini feda etmelerini açıklamaktadır. Ayrıca bunların kanunlarını belirleyen kişinin kendisi tarafından bunların kafasına sokulmuş olan, bu dine inandıkları andan itibaren aralarında oluşan kardeşlik, Yunan tanrılarını reddetme, çarmıha gerilmiş bilgeye tapınma ve onun kanunlarına göre yaşama gibi fikirler vardır. Bütün bunlara imanla inanmışlardır ve neticede bütün dünyasal mal ve mülklere benzer herşeyi ortak mal olarak görmeye başlamışlardır. (Lucian of Samosata, DP, 11-13)

3.Suetoniyus:

M.S. 117-138 yılları arasında hüküm sürmüş İmparator Hadrianus’un başsekreteri Romalı tarihçi Suetoniyus, imparatorun sarayında yıllıkları tutmakla görevliydi.

M.S. 64 senesinde gerçekleşmiş olan Roma’daki büyük yangının kötü sonuçlarından bahseden Suetoniyus, şunları söylemiştir: “Tüm suçlamalar, tuhaf ve zararlı bir batıl inancın müptelası olmuş olan Hristiyan isimli bir grup insanın üzerine yüklenmişti.” (Lives of the Caesars, 26.2)

4.Genç Filini:

Filini M.S. 112’de Bitinya valisidir, imparator Trayan’a Hristiyanlar konusunda ne yapması gerektiği ile ilgili danışmak üzere yazar. Bu yazılarda hem erkek hem kadın hem de çocukları katlettiğini açıklar. Sayılarının çokluğundan dolayı, Hristiyan olduğu anlaşılan herkesin tek tek öldürülmesinin mi daha yoksa sadece belirli Hristiyanların öldürülmesinin mi daha iyi olacağını danışmıştır. Hristiyanları, Trayan’ın heykellerine secde etmeye zorladığını da belirtmiştir.
Hristiyanları “İsa Mesih’e küfretmeye zorladığını, ki gerçek bir Hristiyan’ın buna ikna edilemeyeceğini” anlatır. Aynı mektupta şunları da söyler:

“bütün suçlarını ve çarpıklıklarını; belirli bir günde, şafak vaktinden hemen önce toplanarak ve İsa’ya sanki bir tanrıymış gibi değişik ayetlerden oluşan ilâhiler söyleyerek, dini bir ant içerek kendilerini iğrenç işlerden uzak tutmaya, dolandırıcılık, hırsızlık ya da zina yapmamaya, ağızlarından çıkan sözün arkasında durmaya, kendilerine duyulan güveni inkâr etmemeye ve imkânı olduğunda, bu güvenin karşılığını vermeye adayarak ortaya koyarlardı.” (Epistles X, 96)

5.Mara Bar-Serapion

M.S. 70 senelerinde, Suriyeli ve büyük bir olasılıkla Stoik filozof olan Mara Bar-Serapiyon oğluna, bilgeliğin peşinden gitmesi için bir mektup yazar. Mektubu I. yüzyılın sonu ile III. Yüzyılın başı arasında bir zamanda, hapishaneden yazmıştır. İsa ile felsefeci Sokrat ve Pitogoras’ı karşılaştırmıştır:

Atinalılar Sokrat’ı ölümle cezalandırmakla ne gibi bir kazanç sağladılar? Bu yaptıkları suçun cezası olarak kıtlık ve hastalık ile yargılandılar. Samon’un adamları Pitogoras’ı yakmakla ne elde ettiler? Bir anda diyarları kum ile kaplanmadı mı? Yahudiler, bilge Krallarını idam etmekle ne kazandılar peki? Krallıkları tam bu olaydan sonra yok edilmedi mi? Tanrı, adil bir şekilde bu üç bilge kişinin intikamlarını almıştır: Atinalılar açlıktan ölürken, Samiler deniz tarafından yutulmuşlar, Yahudiler ise mahvolmuşlar, yörelerinden sürülmüşler ve dünyanın dört bir yanına dağılmış şekilde yaşamaktadırlar. Ne Sokrat sonsuza kadar yok olmuştur ne de Yahudilerin bilge Kralı. Sokrat, Hera’nın heykelinde yaşamaya devam etmektedir. Kral ise verdiği öğretişlerde yaşamaktadır. (Bruce, NTDATR, 114)

B. Yahudi Kaynaklar

1.İsa ve Havarileri:

İsa’nın çarmıha gerilmesi konusunda yazılmış bir Talmud parçasında, şu ifadeleri okuruz: “Yeşu’nun –yani İsa’nın– beş havarisi vardı: Mattai, Nakiia Netzer, Buni ve Todah.” (b. Sanh. 107b) Yahudi geleneği İsa’yı haham olarak görmüş ve öğrencileri olduğunu kabul etmiştir.

2.Josephus:

M.S. 37-100 tarihleri arasında yaşamış Yahudi bir aristokrat, dindar bir politikacı, Roma’ya karşı ilk Yahudi ayaklanmasının komutanı, daha sonraları ise Roma İmparatorlarının himayesindeki Yahudi bir tarihçidir. Josefus, imparatorun yakın çevresine girdi hatta kendisine Roma’lı isim olarak, imparatorun ismi olan Flaviyus verilmiştir. Yahudilerin Eski Eserleri isimli eserinde, araştırmacılar arasında tartışma yaratan bir bölüm vardır. Bu paragrafta şunlar yazılıdır:

Bir zamanlar, bilge bir insan olan İsa -ki ona insan demek çok yerinde olmayabilir- çünkü, kendisi birçok mucizeyi gerçekleştirmiş ve gerçekleri hoşnutlukla öğretmiş olan birisidir. Bu kişi hem Yahudilerden hem de diğer uluslardan olan halklardan birçok kişiyi kendisine çekmiştir.

O Mesih idi ve Pilatus, aramızdaki önemli din liderlerinin tavsiyeleri üzerine onu çarmıh cezasına hükmetti. Onu sevenler ilk başta onu terk etmediler, çünkü kutsal peygamberlerin bunu ve onun hakkındaki on binlerce mucizeyi önceden bildirdiği gibi üçüncü günde onlara tekrar canlı olarak gözüktü. Onun arkasından, Hristiyan olarak adlandırılan bu cemaatin günümüzde hâlâ soyu tükenmemiştir. (Antiquities, XVIII, 33)

Daha İncil’in kapağını bile açmadan, sadece bu kaynaklara bakarak İsa Mesih ile ilgili pek çok bilgiye erişiyoruz. İsa Mesih tarihsel olarak vardır, 1. Yüzyılda Roma İmparatorluğu altındaki Yahudiye bölgesinde yaşamış bir Yahudidir. Pek çok mucizeler yapmış bilge bir kişidir. Taraftarları dünyanın dört bucağına yayılmıştır ve O’nun uğruna pek çok zulüme katlanmaktadır.


Makale “Kutsalkitap.org”dan alınmıştır.

Related Posts