Her İnanç Bizi Allah’a Götürür Mü?
Çoğumuz bir şekilde bu hikâyeyi bir yerlerden duymuşuzdur. Altı tane kör adam filin nasıl bir varlık olduğunu merak ederler ve bir gün fili tanımak için hayvanat bahçesine giderler. Öykü şöyledir:
İlki file yaklaşıp ve dokunma fırsatı bulamadan karnına çarpıp “Tanrım bu fil, duvardan başka bir şey değil” der. İkinci dişine dokunup ve kararını verir, “Bu şey oldukça düzgün, sivri ve yuvarlakça. Fil denilen şey, mızraktır aslında”. Üçüncü hayvana sokulup kıvrımlı hortumunu tutunca zekice atılır, “Anladım, fil olsa olsa bir yılandır”. Dördüncü, filin dizine sürünce elini, “Ağaçtır” deyip, sabitleştirir fikrini. Beşinci, kulağına erişip şöyle söylenir: “En kör adam bile ne olduğunu bilir, fil yelpazedir”. Altıncı, filin çevresinde taranırken tesadüfen kuyruğuna dolanıp, “Anladım bu fil düpedüz bir halattır”, sonucuna varır…
Geçen günlerde sohbet arasında geçmişti bu öykünün teması. Birçok kişi için bu öykü bir bütünü göremeyen ya da bir bütünün farklı yönlerini keşfeden fikirler ya da inançlar için kullanılır. Bir arkadaşım da bana bu öykü de olduğu gibi farklı inançların da aynı zamanda Allah’ın bir yönünü yansıttığını söylemişti. Acaba gerçekten de dünyadaki inançların bakış açıları da böyle olabilir mi?
Aslında hikâye farklı amaçlar ile farklı temalar için kullanılabilir olsa da konu inançlara geldiğinde ve her inancın Allah’a götüren bir araç olduğu ya da her inancın Allah’ı kendi açısından doğru tanımladığı önermesi ahlaksal ve mantıksal açıdan hatalı olacaktır.
Düşünsenize bir Yaratıcı var ve kendisinin hem Budistlerin anlattığı gibi birisi olduğunu hem de Yahudilerin anlattığı gibi bir varlık olduğunu söylüyor. Sizce de bu mesajın içerisinde bir tuhaflık yok mu? Allah kendisinin hem olduğunu hem de olmadığını mı söylüyor? Hiç sanmıyorum…
Bu şekilde düşünmemin nedenlerinden birisi böyle bir düşüncenin mantıklı olmadığı ve çelişkili bir ifade olduğudur. Hatırlanacağı gibi “çelişmezlik yasası” der ki bir şey hem kendisi olup hem de aynı zaman da kendisinin değili olamaz. Yani birisinin hem Ahmet olduğunu ama aynı zamanda da Ahmet olmadığını söyleyemeyiz. İkinci nedenim ise, Allah olarak bahsettiğimiz varlığın “karakteri” ile ilgilidir. Eğer bahsettiğimiz varlık ahlaksal açıdan yetkin ve mükemmel ise, o zaman kendisi hakkında yanlış bilgi ya da yalan söylemeyecek ve insanları kandırmayacaktır.
Allah hem kendisinin tek Tanrı olduğunu söylüyor hem de Hinduizm’deki gibi çok tanrılı bir inanç bildiriyorsa o zaman doğruyu bildiren bir varlıktan söz edemeyiz.
Bir diğer açıdan bu 6 farklı anlatımın bizim bakış açımızdan kaynaklı olduğunu düşündüğümüzde yine bazı problemlerle karşılaşıyoruz. Özetle birinci sorun, Allah’ın insan çabası ile anlaşılıp anlaşılmayacağı üzerinedir. İkincisi, bizim Allah inancı ya da düşüncemizin doğru olup olmayacağını bilip bilemeyeceğimiz ile ilgilidir. Üçüncüsü ise, birbiri ile çelişen açıklama ve izahların birlikte doğru olamayacaklarıdır.
Tabi burada önemli olan nokta bizim mi Allah’ı anlamaya çalıştığımız yoksa Allah’ın mı bize kendisini tanıttığıdır. Sanırım yukarıdaki örnek bizim durumumuzu anlatan harika bir örnektir ve kanımca dünyadaki inanç sistemlerini çok iyi özetlemektedir.
Büyük ihtimalle dünyadaki inançların “çoğu” kör adamların yaptığı gibi kendi zihinlerindeki Allah profilini oluşturmuşlardır. Bunu yaparken de kendi kişisel sığ bilgi ve tecrübelerini kullanarak yapmışlardır. Zaten günümüzde de birçoğunun yaptığı bu değil midir?
“Hmm… Allah sanırım şöyle olmalı, şuna benzemeli, şöyle davranmalıdır” denmektedir. Herkes O’nu bir şeye benzetmeye ya da bir kalıba sokmaya çalışır. Bunu yaparken de aslında çok ama çok öznel bir şekilde bunu yaptığının farkında değildir. Fakat var olan Allah her insanın zihninde canlandırdığı kişi midir? Şu ayrımı yapmanın da zamanı geldi sanırım. Var olan Allah ile zihinlerde kendi tecrübe ve anlayışımıza göre canlandırdığımız Allah figürü farklı şeylerdir.
Bir an için durup düşündüğümüzde, kör olan kişinin nasıl olur da mükemmel şekilde “Fil” resmini kendi başına ve kendi çabası ile bütünüyle doğru ve gerçek bir şekilde betimlemesini bekleriz? Somut olan bu metafor da bile bunu yapmakta zorlanırken nasıl olurda Allah için bunun yapılmasını bekleyebiliriz.
Bu noktada hikâyemizin güncellenmesinin zamanı geldiği kanısındayım. Şimdi hikâyeyi yeniden yazan Chris Knight’ın metaforuna bir göz atalım…
Altı kör adam[1] onun neye benzediğini keşfetmek için bir fil arıyorlardı. Bu nedenle bir hayvanat bahçesine gittiler[2] ve temas ettikleri hayvanları kontrol ederken farklı yollara ayrıldılar.
Bir adam karşılaştığı ilk hayvana doğru gitti. O bu hayvanın fil olduğuna karar verdi. Bütün bir araştırmadan sonra, fillerin saçlı, sırtında iki hörgüçlü, iğrenç bir nefesi ve uzun bacakları olan bir hayvan olduğu sonucuna vardı. İkinci kör adam filin yanındaki kör alfabesinin yazılı olduğu tabelayı fark etmeyerek filimizi pas geçti.
Kısa bir zaman sonra bir deve kuşu ile karşılaştı ve keşfetmeye çalıştığı filin kuştüylerine sahip, iki bacaklı ve tehlikeli bir gagaya sahip bir hayvan olduğu sonucuna vardı. Üçüncü ve dördüncü kör adam diğer hayvanlar ile karşılaşma konusunda başarısız oldular. Beşinci adam fili çevreleyen çitlerin yanında aldı soluğu ve kullandığı müzik çalar nedeniyle etrafındaki her şeyden bihaberdi. Bu nedenle filin bir kale gibi olduğunu, zırhlı duvarları korumak için dört adet köşeye sahip olduğunu ve düşmanlarını su ile püskürtmek için kullanılabilecek içi boş geniş bir hortum ve her bir tarafında mızrağa benzer çıkıntılara sahip olduğunu düşündüğü bir hayvana benzetti.
Biraz sonra son kör adam, hayvanat bahçesi etrafında dağılmış bir şekilde bulunan kör alfabesi ile yazılmış özel tabelalarına başvurarak filin yanına ulaştı ve fil konusunda doğru yerde gerçekten bulunup bulunmadığından emin olmak için çok nazikçe hayvan bakıcılarından birisine sordu.
Filin çevresinde çok dikkatli bir şekilde ilerlerken, şöyle söylüyordu: “Filin neye benzediğini gerçekten çok merak ediyorum.” Şaşkınlık içerisinde şöyle bir yanıt duyar: “Eğer gerçekten bilmek istiyorsan, sana kendimi göstereceğim.” Aniden görüşü netleşmiş ve fili tümüyle görebilmiş. Filin hayvanat bahçesi, ziyaretçiler ve çevre ile ilgili ne düşündüğünü keşfederken, hayvanat bahçesi kapanana kadar fil ile çok samimi bir konuşma gerçekleştirmiş. Aynı zamanda bu adam filin karakteri ile ilgili çok dikkatli bir şekilde not almış.
Otoyolda diğer arkadaşları ile karşılaştığında, altıncı adam, diğer arkadaşlarının fil ile ilgili farklı ve tuhaf düşüncelere sahip olduğunu fark etmiş. Arkadaşlarının filin gerçekten neye benzediği ile ilgili hiçbir fikirleri yokmuş. Gerçekten fil ile karşılaşan bu altıncı kör adam arkadaşlarına fil ile olan kendi karşılaşmasını açıklar. Onlara, sadece O’nun nasıl hissettiğini değil ama bu fil ile olan buluşmasında gözlerinin ve kulaklarını tam olarak nasıl açılabileceği ve filin iç doğasına ilişkin açıklamaları elde edebileceklerini anlatır. Bazıları ona inanır ve bu fil ile karşılaşmak için hayvanat bahçesine geri döner. Diğerleri ise bu adamın delirdiği düşüncesiyle müzik çalarlarındaki müziği dinlemeye devam ederek onu açıklamalarını göz ardı ederler…[3]
Kör adamlar asla bırakın fil ile karşılaşmayı hayvanat bahçesini kendi çabaları ile hiçbir bilgi olmaksızın bulamayacaklardır. Hikâyede de görüldüğü gibi karşılaştıkları nesneleri, daha önceden hiçbir fikirleri olmadıkları fil ile karıştırma konusunda bocalayacaklardır.
Allah’ı aramak ta buna benzer. Ahlaksal açıdan zayıf ve düşkün olan insanın durumu kör bir kişi gibidir. Kendi çabası ile hiçbir yönlendiriş olmadan Allah’ı tanıyamayacaktır. Kutsal Kitap bu konu hakkında şöyle der:
“Çünkü benim düşüncelerim Sizin düşünceleriniz değil, Sizin yollarınız benim yollarım değil” diyor RAB. “Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, Yollarım da sizin yollarınızdan, Düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir.[4]
Peki, Allah’ı nasıl tanıyabiliriz? Sanırım yapmamız gereken şey son kör adamın yaptığı gibi dikkatli bir şekilde onu aramak, araştırmak ve aynı zaman da yüce Yaratan’a “Allah’ım senin kim olduğunu gerçekten merak ediyor ve bilmek istiyorum” demeliyiz. Kutsal Yazılar da Allah’ı aramak konusunda bizi teşvik eder:
Bulma fırsatı varken RAB’bi arayın, Yakındayken O’na yakarın. [5]
Tüm kâinatın yaratıcısı olan Allah, kendisini gizlemek için bu evreni ve bizleri yaratmış olamaz! Bizi yaratma amaçlarından birisi de onu tanımamızdır. Rab Allah’ı doğru bir şekilde tanımak o kadar önemlidir ki İsa Mesih bunun sonsuz yaşama sahip olmak ile ilgili olduğunu belirtmiştir.[6] Sonsuz yaşam Allah ile birlikte İsa Mesih’i tanımaktır. Çünkü İsa Mesih, Allah’ın beden alıp dünyaya ayak basan tecellisidir. Allah kendisini insanoğluna o kadar açık ve net tanıtmak istemiştir ki biricik Oğlu’nu göndermiştir. Bu nedenle İsa der ki:
İsa, “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” dedi. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez. Beni tanısaydınız, Babam’ı da tanırdınız. Artık O’nu tanıyorsunuz, O’nu gördünüz.
” Filipus, “Ya Rab, bize Baba’yı göster, bu bize yeter” dedi. İsa, “Filipus” dedi, “Bunca zamandır sizinle birlikteyim. Beni daha tanımadın mı? Beni görmüş olan, Baba’yı görmüştür. Sen nasıl, ‘Bize Baba’yı göster’ diyorsun?
İsa Mesih, görünmez Allah’ın öz görünümü olarak [7] insanlığa Allah’ı göstermiş ve tanıtmıştır. Bu yüzden Allah’ı tanımak için yapılabilecek en uygun eylem, O’nun kendisini açıklamak üzere gönderdiği İsa Mesih’i tanımaya başlamaktır. Allah kendisini tanıtmak ve göstermek için bu kadar muhteşem bir adım atmışken, bizim uzanan bu ele karşılığımız nasıl olacak?
Gerçek olan ve yaşayan Allah’ı tanımanız ve O’nun sunduğu sonsuz yaşama sahip olmanız dileğiyle,
Yazar: Josh Özçelik
Twitter: https://twitter.com/joshozchelik
[1] Belki bu kişiler görme bozukluğu olan kişiler olarak bahsedilmelidir. Ama ilk öykü ile denklik olsun diye, yanlış terimlere takılı kaldım. Bundan dolayı bu konuda hassas olan kişilerden beni anlayışla karşılamalarını dilerim…
[2] Hayvanat bahçesi kör adamlara neredeyse sınırsız bir özgürlükle hayvanlara erişim imkanı verdiğinden, sağlık ve güvenlik önlemleri açısından daha umursamaz bir uygulamaya sahip gibidir…
[3] Bu metafor http://www.bethinking.org/stories-illustrations/introductory/the-blind-men-the-elephant-and-the-zoo.htm ‘den alınmıştır